Yeterli ve dengeli beslenme vücudun büyümesi, gelişmesi ve çalışması için gerekli olan enerji ve besin öğelerinin her birinin yeterli miktarlarda alınması ve vücutta uygun şekilde kullanılması olarak tanımlanmaktadır. Yeterli ve dengeli beslenmenin sağlanabilmesi için her bireyin besleyici ve güvenilir besine ulaşabilmesi oldukça önemlidir. Dünya genelinde tüm bireylerin beslenmesi için yeterince besin üretilmektedir. Ancak gelişmemiş ülkelerde yoksulluk,  savaş, siyasi olarak istikrarsız ortam nedeniyle yeterli besine ulaşılamaması bireyleri açlıkla yüz yüze getirmektedir. Uzun dönem açlık bireylerde fiziksel ve zihinsel gelişim geriliği, bağışıklık sisteminin zayıflaması, bulaşıcı hastalıklarda artışa neden olmaktadır. Özellikle gebe kadınlar, bebekler, çocuklar ve yaşlılar açlığa en duyarlı gruplardır. Bunun aksine gelişmiş ülkelerde ise aşırı ve sağlıksız beslenmeye bağlı bazı kronik hastalıklarla (obezite, diyabet, metabolik sendrom, kalp-damar hastalıkları, bazı kanser türleri) mücadele edilmektedir.

Dünya Sağlık Örgütü ile Gıda ve Tarım Örgütü’nün verilerine göre dünya genelinde 815 milyon birey açlıkla mücadele etmektedir. Bununla birlikte yeterli besine ulaşan ancak vitamin ve mineral eksikliği nedeniyle “gizli açlık” görülen 2 milyar birey olduğu bildirilmektedir. Özellikle demir, iyot ve A vitamini eksikliğinin çok sık görüldüğü vurgulanmaktadır.             

Beslenme ile ilgili olan diğer bir konu ise besin güvenliğidir. Besin güvenliğinin sağlanabilmesi için tüketilen besinlerin fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik bulaşanlardan arındırılmış olması gerekir. Bireyler yeterli besine ulaşsa bile besinin yetiştirilme, satın alma, saklama, hazırlama ve pişirme aşamalarındaki yanlış uygulamalar besin zehirlenmelerine neden olabilir. Dolayısıyla besin güvenliğinin sağlanabilmesi için hem üreticiler hem de tüketiciler önemli rol oynamaktadır. Besin güvenliğinin “çiftlikten çatala” sürdürülmesi gerekmektedir.                                                                                         

Dünyanın bir kısmı açlıkla mücadele ederken diğer kısmı da yanlış beslenme sebebiyle gizli açlıkla mücadele etmektedir. Yeterli, besleyici ve güvenli besine erişim her bireyin yaşamını sağlıklı bir şekilde sürdürebilmesi için gereklidir. Ülkelerin mevcut su kaynakları ve tarım arazilerinin korunması, sürdürülebilir tarımın desteklenmesi, besin zenginleştirme, beslenme eğitiminin her bireye ulaştırılması ile ilgili ulusal ve uluslararası politikalar geliştirmesi oldukça önemlidir.                         

Dünya genelinde tarım ve besin durumunu takip amacıyla Birleşmiş Milletler uzmanlık kuruluşlarından biri olan Gıda ve Tarım Örgütü 16 Ekim 1945’te İtalya’da kurulmuştur. Dünya’daki besin ve tarımla ilgili çalışmaları organize edip geliştirerek besin güvenliğini sağlamayı amaçlamaktadır.  Ülkemiz 6 Nisan 1948’de FAO’ya üye olmuştur. Her yıl Gıda ve Tarım Örgütü’nün kuruluş yıl dönümü olan 16 Ekim “Dünya Gıda Günü” olarak belirlenmiştir. Dünya Gıda Günü için bu yılın teması “Göçün geleceğini değiştirin, gıda güvenliği ve kırsal kalkınmaya yatırım yapın” olarak açıklanmıştır.  Besin güvenliğinin ve güvencesinin sağlandığı bir dünya hepimizin özlemidir.