“Hz. Mevlana'nın Öğretisi ve Uluslararası Etkileri” Konferansı Üniversitemizde Gerçekleştirildi

15.12.2015

“Hz. Mevlana'nın Öğretisi ve Uluslararası Etkileri” konulu konferans Üniversitemiz AKEF Erol Güngör Konferans Salonunda, Rumi Medeniyetler Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü ve Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bilal Kuşpınar’ın moderatörlüğünde gerçekleştirildi. Konferansın panelistliğini ise Rusya Bilimler Akademisinden Prof. Dr. Elfine Sibgatullina, Universiti Brunei Darussalam’dan Prof. Dr. Osman Bakar, Uşak Üniversitesinden Prof. Dr. Mehmet Şeker yaptılar. Programa ayrıca Vali Yardımcısı Fahri Oluk, Rektörümüz Prof. Dr. Muzaffer Şeker, İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ramazan Altıntaş, AKEF Dekanı Prof. Dr. Mehmet Kırbıyık ile yerli ve yabancı misafirler katıldı.

“Tasavvuf ve Anadolu” konulu sunumu yapan İslam Tarihçileri Derneği Başkanı ve Uşak Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Şeker, konuşmasında Anadolu’daki tasavvufi hareketin İslamlaşma ve Türkleşme üzerindeki rolü ile ilgili bilgiler verdi.

Anadolu’nun Türkleşmesi hadisesini 3 döneme ayıran Şeker: “Malazgirt öncesi Anadolu’ya gelenler, Malazgirt sonrası Anadolu’ya gelenler ve Moğol istilasının ardından Anadolu’ya gelenler diyerek Anadolu’nun Türk yurdu oluşunu tasnif etmek mümkün.” dedi.

Ahiler Tasavvuf Geleneğini Yaşattı

Rum-i’nin anlamının Rum olan değil Anadolulu olan anlamına geldiğini de ifade eden Şeker, Mevlana Celaleddin Rumi’dekinin de anlamının bu olduğunu kaydetti. Ahiyan-ı Rum, Abdâlân-ı Rum, Gâziyân-ı Rum, Bacıyan-ı Rum, Anadolu Fakihleri gruplarından bahseden Şeker, Ahiyan-ı Rum için, Anadolu’nun Doğusundan Batısına, Kuzeyinden Güneyine kadar yetişmiş olan Ahiler olduklarını ve bunların Türk kültür hayatının önemli örneklerini verdiklerini hatırlattı. Ahilerin Tasavvuf geleneğini yaşattığını da belirten Şeker, her bir grubun Anadolu’nun Türkleşmesinde ve Anadolu’ya zenginlik kazandırma noktasında çok önemli olduğunu da dile getirdi.

Prof. Dr. Mehmet Şeker dil bilmenin önemini hatırlattı ve bu tarz panellerin devamlılığının da yeni çalışmalar yapabilmenin önünü açacağını söyledi.

Mevlana Her Şeyden Önce Örnek Bir İlim Adamıdır

Mevlana’nın Anadolu Fakihleri grubunda olduğunu belirten Şeker, Mevlana’nın hem Müderris, hem Fakih, hem de Mutasavvıf Şeyh olduğunu söyleyip Mevlana’nın her şeyden önce örnek bir ilim adamı olduğunun altını çizdi.

Tasavvufun neden önemli olduğunu anlamak için dönemin şartlarına bakmak gerektiğini belirten Şeker, o dönemde gelen binlerce sığınmacının Anadolu coğrafyasına yayıldıklarını belirterek, onlara Mutasavvıf Dergâhlarında, zaviyelerde kucak açıldığını da hatırlattı.

Rusya’da Mevlana İran Şairi Olarak Biliniyor

“İdil Ural Bölgesinde Tasavvuf” konulu konuşma yapan ve kendisi de bir Kazan Tatarı olan Prof. Dr. Elfine Sibgatullina Kazan Tatarlarının Müslüman olma süreçleriyle ilgili bilgiler paylaştı. Bölgede 922 yılından beri İslam’la beraber Tasavvufun da devam ettiğini söyleyen Sibgatullina, bunun Orta Asya’dan geldiğinin altını çizdi. Orta Asya sufiliğinin Hoca Ahmet Yesevi’nin eserleri üzerinden geldiğini belirten Sibgatullina, tasavvufun orada yaşayan halklar için en uygun anlayış olduğunu kaydetti.

Dönemin âlimlerinin katkılarını anlatan Sibgatullina, Hz. Mevlana’nın halen bazı kesimlerce İran şairi olarak bilindiğini söylerken onun tanınması için pek çok akademik çalışma yürüttüklerini de belirtti. Prof. Dr. Elfine Sibgatullina Yunus Emre’nin dizilerini okuyarak konuşmasına son verirken ev sahipliklerinden ötürü Rektörümüz Prof. Dr. Muzaffer Şeker’e ve Prof. Dr. Bilal Kuşpınar’a teşekkür etti.

Mevlana Daha Çok Farsça Konuşan Bölgelerde Tanındı

Universiti Brunei Darussalam’dan Prof. Dr. Osman Bakar da “Uzakdoğu’da Mevleviliğin ve Tasavvufun Etkileri” konulu bir konuşma yaptı. Mevlana’nın eserinin genel bir yönünü tanıtan Bakar, bunun Kur’an-ı Kerim’in şiir diliyle yazılmış en önemli tefsiri olduğunu kaydetti. Mevlana’nın müceddid yani İmanı ve İslam’ı yeniden ihya eden kişi olduğunu belirten Bakar, şunları ifade etti: “Alimlerin gösterdiği yol, bugün İslam dünyasının içinde bulunduğu kargaşadan çıkmak için bir reçete olabileceğini bilmeliyiz. Mevlana neden Güney Asya ülkelerinde bilinemedi? Çünkü Mevlana’nın eserleri Farsçaydı. Yani Mevlana daha çok Farsça konuşan ve anlaşılan bölgelerde tanındı.”

Güney Doğu Asya’da, 20. yüz yıla kadar bilinen şahsın İbn-i Arabi olduğunu belirten Bakar, İbn-i Arabi’nin etkilerinin daha fazla olduğunu kaydetti. Programın sonunda Prof. Dr. Osman Bakar da Konya’da bulunmaktan memnun olduğunu söyleyip katılımcılara teşekkür etti.

Paylaş