Üniversitemizde İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu ilk olarak, “Tarihi Tecrübeyi Nasıl Yorumlamalıyız? Tebdil, Tadil ve Tebrid Arasında Yeni Bir Tahkik için Akli İlimlerde Arayışlar” konulu konferans verdi.
Üniversitemiz Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi konferans salonunda gerçekleştirilen programa Rektörümüz Prof. Dr. Muzaffer Şeker, dekanlar, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.
Tarihin sadece ibret değil kuvvet de verdiğini söyleyen İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu, “Biz tarihten tecrübelerimizi, yanıldığımız noktaları, başarılı olduğumuz yerleri, tıkandığımız noktaları da tespit ederiz. 19. ve 20. yüzyılda İslam Medeniyetindeki tüm diriliş hareketlerini incelediğimizde; bu dönemdeki tasavvuf ve hadisle entegre edilmiş eğitim sistemi, okullaşma öyle bir yaygın kültür oluşturuyor ki bunları eğiten ya da bu eğitimden geçen insanlar yola çıktığı zaman arkasından bunları takip edecek onlarca, binlerce insanın ortaya çıktığı anlaşılıyor. Kendimiz kendi sorunlarımızla yüzleşmediğimiz için onlara ilişkin kavramsallaştırmalar ve modellemeler yapmadığımız için başkalarının bize ‘siz şöylesiniz’, ‘siz böylesiniz’, ‘şöyle yapın’ demelerinden hareket ederek iş yapıyoruz. Tarihsel tecrübe böyle değildir. Dönemin koşullarına göre sorunlara çözümler üretilmiştir.” dedi.
Osmanlı yenileşmesinin bir ulema hareketi olduğunu vurgulayan Fazlıoğlu, “Tarih tasavvurumuzda merkezi kavram askeri güç olduğu için tüm Türk tarih tasavvuru askeri bir zihniyetle yazılıyor. Bir toplum sadece yerleştikten sonra askeri bir zihniyetle izah edilemez. Mesela Osmanlı yenileşmesini askeri olarak başlatıyoruz. Hayır. İlk yenileşme hareketini ulemalar, âlimler başlatır. İlk tıp tercümesini yapan âlim Müneccimbaşı Ahmet Dede’dir. Denilebilir ki; Osmanlı yenileşmesi bir ulema hareketidir.” diye konuştu.
Türkiye’de teorik üretimin yapılamadığının altını çizen Prof. Dr. Fazlıoğlu, “Hep tüketici konumundayız. Bunun nedeni yaşadığımız semantik ve sentaktik travmalarla alakalıdır. Bilgiyle kendimizi donatmak ve yuvamızı kurmak zorundayız. Osmanlılar onun için hiçbir zaman toprağı önemsemediler, toprak kaybedilir kazanılır ama yuvayı çok önemsediler. Bizim şuanda bir yuvamız yok. Yuvamız olmadığı için her türlü rüzgara karşı özellikle genç nesli muhafaza edemiyoruz, herkes savruluyor. Bizim bir an önce bu yuvayı, bu semantik yapıyı kurmamız lazım. Bunu kurarken sıfırdan başlayamayacağımıza göre acı bile olsa gerçeklerle yüzleşerek geçmişimizdeki tecrübeyi bugüne taşıyarak ve ona yeni eklemeler yaparak devam etmemiz gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
Konya’nın tarihte kurucu ve dönüştürücü rol oynadığını ve tekrar bu rolü üstlenmesi gerektiğini kaydeden Fazlıoğlu, “Konya’daki İslam tasavvuru, pratiği güncellenebilir, günümüze aktarılabilecek bir yapısı var. Hem imanı hem fikri hem de gönlü aynı anda bir arada tutacak zihniyet bu." şeklinde konuştu.
Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu İnce Minarede "Nefsu'l-Emr'in İmkanı: İslam Temeddününde Perspektif Realizmi'nin Ortaya Çıkışında İlm-i Hadisi'n Etkisi" konulu Darülhadis Konferansında ise hakikati bilmenin basit olmadığını ve hakikatin tek olduğunu söyledi. Fazlıoğlu: “Osmanlı medreseleri; hakikat, yöntem bağımlı olduğu için kendi dönemlerindeki bilim camiasında kullanılan her bir yöntemi öğrencilere öğretip o yöntemlerle hakikatin bir tarafını aydınlatmıştır. İşte biz buna perspektif realizmi diyoruz. Yani bir gerçeklik var ama bu gerçeklik perspektifle elde edilen gerçekliktir. Hiçbir perspektif benim gerçekliğim mutlak gerçekliktir diyemez.” dedi.
Konferans soru – cevap bölümünün ardından sona erdi.