Üniversitemiz Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mohammad Shahriari Farsça sunduğu ve anlık çevirisini Doç. Dr. Doğan Kaplan’ın yaptığı “Mesnevi’den Damlalar” Bahar yarıyılı son dersini İlahiyat Fakültesinde verdi.
Prof. Dr. Mohammad Shahriari, Mesneviden hikayelerden Papağan ve Bakkal hikayesi üzerinden Mevlana’nın verdiği mesajları dinleyicilerle paylaştı.
Prof. Dr. Mohammad Shahriari:“Bir bakkalın yeşil renkli, güzel sesli, söz söylemesini bilen bir papağını vardı. Bu papağan dükkânın bekçisi gibiydi. Alışverişe gelenlere, nükteli sözler söyleyerek şakalar yapardı. Efendi bir gün evine gitmiş, papağan ise bakkalda bekçilik yapıyordu. Bir kedi, kovaladığı fareyle birlikte dükkânın içine daldı. Can korkusuyla ne yapacağını şaşıran zavallı papağan, bir o yana, bir bu yana kaçmaya çalıştı. O sırada gül yağı şişelerini devirdi. Şişeler kırıldı, yağlar döküldü. Hiçbir şeyden haberi olmayan dükkân sahibi işine döndü. Etrafına bakıp durumu anlayınca çok kızdı. Papağanın üstüne dökülen yağlardan, bu işi onun yaptığını düşündü. O öfkeyle papağanın başına vurdu. Papağanın başındaki tüyleri döküldü. Kel oldu, dili tutuldu, konuşamaz oldu. Bakkal yaptığına çok pişman oldu. Bakkal sonradan ne yaptı ise papağanı konuşturamadı. Dükkân sahibi uğraşını sürdürürken, bir ara dükkânın önünden kel başlı bir derviş geçti. Papağan onu görünce dile geldi. ''Hey arkadaş'' diye, dervişe seslenerek ''Sen nasıl böyle kel oldun? Yoksa sen de gül yağı şişelerini mi kırdın?'' dedi. Papağanın bu sözünü duyanlar gülmeye başladı. Çünkü papağan, kel başlı dervişin de kendisi gibi gül yağı şişelerini devirdiği için, sahibi tarafından başına vurularak saçlarının döküldüğünü zannediyordu. Papağanın, kendisini dervişle kıyas etmesi kendine göre olmuştur. Kendi durumunu dervişin durumu ile bir tutmuştur. Bunu bilmeyen papağanın yaptığı değerlendirme, çevredeki insanların kendisine gülmesine sebep olmuştur.
Mevlana’nın bu hikaye ile bize verdiği mesajı anlatan Shahriari: “Çoğu insan birbirine benzer olayları gördüğünde kesin yargılarda bulunur ki, bu durum doğru bir tutum değildir. Misal verirsek iki çeşit toprak var diyelim. Her ikisi de topraktır ama birinin üzerinde ekinler yetişip ürün alınabilirken diğer toprak verimsizdir, çoraktır. Oysa her ikisi de topraktır. Mevlanaya göre önemli olan yüzeyde görünen değil içte derinde ne olduğudur. İnsanların, Allah dostları hakkında yanılgıya düşmeleri de aynı sebepledir. İnsanlar kendilerini ve nefislerini evliyalarla kıyas ederler. Acı suyla tatlı suyun görüntüsü aynıdır. İkisini ayırt etmek ancak tadına bakmakla mümkündür. Allah'ın dostlarını değerlendirebilmek için, o makam ve hali yaşamak ve Allah ile o derin bağı kurabilmek gerekir.” dedi.